Montessori Gerçek Hayatın Özüdür

Okul ve Öğrenme

Sağlam altyapıyı hedef edinmiş, sonucu değil süreci mercek altına alan ve verilen emeği somut sonuçlar olarak değil yansımalar halinde ortaya çıkaran bir eğitim metodudur Montessori.

6 Ocak 1907 yılında dar gelirli ailelerden gelen elli küçük çocuk Maria Montessori'nin sınıfını utangaç ve ürkek bakışlarla doldurduğunda Maria Montessori'nin hedeflediği tek bir şey vardı; ona emanet edilmiş bu çocukları kendi doğru bildiği kurallara göre değil, onları gözlemleyerek ve ihtiyaçları doğrultusunda bir yol izleyerek eğitmekti. Maria Montessori, zamanla gözlemlerini akademik olarak sentezleyerek kendi ismiyle anılan metodu canlı bir ortamda yoğurarak bu şekilde hayata geçirdi.

Sağlam altyapıyı hedef edinmiş, sonucu değil süreci mercek altına alan ve verilen emeği somut sonuçlar olarak değil yansımalar halinde ortaya çıkaran bir eğitim metodudur Montessori. Çocuğun bireyselliğini önemser ama bu bireyselliğin tekilleşmeye dönüşmesini engelleyerek, toplum içerisinde var olabilen, katkı sağlayıp fayda üreten bireyler yetiştirir. Çocukların zamanla içselleştirdiği bir görev bilinci aşılar öyle ki çocuk yaptığı işi zorunluluktan ziyade bir sorumluluk duygusuyla yerine getirir. Dünyasını saran her türlü bilgiye mecburiyetten değil karşı konulmaz bir merak duygusuyla sarılır.

Montessori eğitim metodunda okul ve sınıf kavramlarından ziyade yaşam alanı ve doğal ortam vardır çünkü bu metot aslında gerçek hayatın bir modelidir. Evrende bulunan potansiyelleri bünyesinde atıl bir enerji olarak barındıran çocuğa gerçek dünyanın bir modelini sunduğunuz zaman içinde var olan o enerjiyi beslemeye başlarsınız. Çünkü çocuk bir boş levha değil minik bir gözlemci ve emici zihindir. Zamanla bu şekilde beslenen çocuk hem kendi yetilerini hem de içinde bulunduğu dünyayı tanır. Enerjisi beslenmeyen çocukta ise ya üzücü bir körelme veya enerjinin yanlış yönde kanalize oluşu gözlemlenir. İşte bu nedenledir ki Montessori eğitiminde çocuğa yetilerini geliştirebileceği ve içindeki potansiyeli kendi seçimleri doğrultusunda açığa çıkarabileceği bilinçli olarak hazırlanmış kusursuz bir ortam sunulur. Bu hazırlanmış ortamda çocuk kendini hem güvende hisseder hem de özgür. Montessori eğitimi özgürlükçü bir eğitim anlayışıdır ancak bu, bilinçli sınırlar içerisindeki kontrollü bir özgürlüktür.

Maria Montessori gözlemlerini yaparken insanın doğuştan getirdiği fiziksel, ruhsal ve entelektüel ihtiyaçları olduğunu fiilen görmüştür. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığı takdirde düzenden kopuş ve dejenerasyon başlamaktadır. Dolayısıyla çocukluktan itibaren tamamen bu ihtiyaçları karşılamak üzere tasarlanmış bir eğitim metodu ortaya çıkmıştır. Çocuk bütünsel ihtiyaçları göz önünde bulundurularak tasarlanan ortama girdiğinde zihni, bedeni ve ruhu eşzamanlı olarak beslenmeye başlar. Bu beslenme sürecinde yaptığı hiçbir iş ona ağır gelmez, ruhu sakinliğe doğru meyleder ve sürekli öğrenmek ve bilgiyi özümsemek adına müthiş bir ilgi gelişir. Bu kıvama gelen bir çocukla takdir edersiniz ki yapılabilecekler sınırsızdır.

Küçük evren veya mikrokozmos olarak da adlandırabileceğimiz bu bilinçli ve düzenli ortamda çocuk, bütünsel ihtiyaçları beslendikçe kendini tanır ve içinde bulunduğu doğal ortamın yansımalarını özümsemeye başlar. Bu ortam son derece düzenlidir dolayısıyla bu onun için bir standart belirler, işlerini bir düzen dairesinde yürütmeyi hedef edinir. Bu ortam ona seçim yapabileceği çeşitli olanaklar sunar dolayısıyla özgürdür ve bu onun yetilerini en verimli şekilde keşfedebilmesini sağlar. Bu ortamdaki yetişkin arka planda olduğu için çocuk zamanla bir otokontrol geliştirir ve bu ona kendi zihnini, bedenini ve ruhunu bilinçli olarak kullanıp kontrol etmeyi öğretir.

İster evde olsun ister kurumsal bir merkezde Montessori eğitimi kolaylıkla bir yaşam biçimine dönüştürülebilir çünkü bu eğitim didaktik kurallar dizisinden ziyade esnek ve dinamik bir yapıya sahiptir. Hayatın doğal akışı içerisinde hali hazırda var olan unsurların bilinçli, düzenli ve sabırlı bir şekilde aktarılmasıdır. Özelde çocuğa göre şekil alır ve onun ihtiyaçları doğrultusunda devinir.

Maria Montessori o ilk elli kişilik grubuna uyguladığı metot sonucu çocukların sergilediği muazzam değişime kendisi de hayran kalmıştır ama bu değişimin uyguladığı metot sayesinde değil çocuğun kendisinde gizli olan hayatın sırrının açığa çıkmasıyla meydana geldiğini ifade etmiştir.

İstisnasız her çocuk bu sırrı içinde keşfedilmeyi bekleyen bir potansiyel olarak taşır, açığa çıkabilmesi ise biz yetişkinlerin elindedir.

Yorumlar